HAYAT
- Kürşad Polat
- 8 saat önce
- 2 dakikada okunur
Necip Fazıl'ın 'Hayatın eksiği var. Hayat eksik 'Hayat'ta...' dediği şiir gibiyim bugün-mugün...
Çokça 'Hayat'ı konuştuk arkadaşlarla. Ancak kendime bile anlatamadıklarım, başkalarına anlattıklarıma oldukça yenilmişken, oturup bir de olup biteni yazayım diye düşündüm.
Hayat, yalnızca yaşananların, başlangıcın ve sonun toplamı değildir. Bu olayların birbirine bağlanma biçimidir.
Çoğu zaman hayatı bir insanın sınırları içinde tanımlarız. '-Onun hayatı' deriz mesela, '-benim hayatım'...
Oysa bu tanım, 'Hayat' kavramını küçük düşürücü bir etki yaratır. Oldukça basite indirger. Çünkü bir insan, kendi hayatını yaşarken farkında bile olmadan çevresindeki sayısız unsuru da kendi yaşam dairesine katar. Ailesini, dostlarını, sokaktan geçen herhangi bir yabancıyı, şehrin gürültüsünü, çocuk seslerini...
Bu düşünce şekli, 'ben merkezli' yaşam algısını yok eder. Çünkü insan, yalnızca varlığıyla değil, etkileşimleriyle de yaşar.
Yaşamın sınırlarını kendi dünyamızda aradığımızda yanılırız bu yüzden. Çünkü hayat, bedensel varoluşla sınırlı değildir. Hafızamız ve başkalarının hafızası, yaşamın sınırlarını sürekli genişletmek üzere tasarlanmıştır. Bu yüzden hayat, biyolojik bir sonla bitmez.
Hayat bu yüzden sınırlanamaz. Halkalar şeklinde büyümeye devam eder. İnsan ilişkileri, toplumsal bağlar, kültürel aktarım vs. Bunların hepsi birer dişli çarkı gibi birlikte işlev görmek ister. Bu halkalar birleştiğinde, tekil bir hayatın aslında başkalarının hayatlarıyla örülmüş bir ağın içerisinde yaşadığını, hatta nefes aldığını görürüz.
Eğer hayatın sınırları yalnızca kendi bedenimizle çizilmiş olsaydı, kararlarımız yalnızca bizi etkilerdi. Oysa biliyoruz ki aldığımız her karar, başkalarına da dokunur.
Dolayısıyla hayatın sınırları, yalnızca kişisel tercihlerin sonuçlarını değil, sorumlulukların büyüklüğünü de belirler.
Hayatı anlamlı kılan şey, onun içinde 'sayısız anlam' barındırması değil; kendisinin zaten anlamlı oluşudur.
Lütfen, hayatınızın sınırlarını çizmeye çalışmayın. Hayatınızı basit kalıplar içerisinde, üzerine silgiyle yazılmış sert anlamlar yükleyerek kurgulamayın.
O sınırlar, biz onları nasıl çizersek çizelim, başkalarının hayatına, hatıralarına, sözlerine ve yaşanmışlıklarına çarparak yok olurlar.
Olması gerektiği gibi yaşanmamış, en başından zayi edilmiş bir hayatın yok oluşu gibi...
Comments